Konuşmanın Sesleri
Kelimelerin Tanımlanması
Konuşurken kelimeler söyleriz ve konuşulduğunda kelimeler duyarız. Ancak normal söylemde, — — sözcükleri — — kısaca — — duraklatmadan ayırmayız, fakat bir kelimeyi diğerine aktırırız. Yine de buna rağmen, hâlâ ayrı kelimelerden oluşan ifadeler duyarız. Neden böyle?
Kelimelerin dinlenmesi için söylenişin bildiğimiz bir dilde olması gerektiğine dair bir ipucu var; Bir dilde ifadelerde kelimeleri duymadığımızı bilmiyoruz. Benzer şekilde, bir dizi saçma heceyi duyduğumuzda, bir veya birkaç kelimeden mi oluştuğunu söyleyemeyiz. Dil bilgisi bu nedenle çok önemlidir.
Bir şekilde bu şaşırtıcı değil. Yabancı bir dil öğrenen herkes, kelimeleri öğrenmenin, dilin uzmanlaşmasının önemli bir parçası olduğunu bilir. Kelimeleri bilmek yeterli değil, elbette gerekli. Bir kelimeyi öğrendiğimizde, hatıra bilgilerimizde saklayarak hem kelimeyi söylememize hem de başkası tarafından söylendiğinde onu tanımamıza izin veririz. Ve yabancı bir dilde konuşulduğunda sözcükleri duymamamızın nedeni, onları öğrenmememizdir, onları dilsel hafızamızda, yani, diline adanmış hafızamızda yoktur.
Konuşma
Bir konuşma eyleminin makul bir açıklaması aşağıdaki gibi olabilir. Konuşmacılar, anılarından söylemek istedikleri kelimeleri seçerler. Daha sonra konuşma organları veya artikülatörleri, yani dili, dudakları, velumu ve gırtlaklarıyla özel bir jimnastik yaparlar. Jimnastik, hem konuşmacı hem de konuşmacıların duyduğu sesli bir sinyalle sonuçlanır. Jimnastik konuşmaları yaparken her kelimenin sonunda duraklamadığı için, ifadedeki kelimeler birbirine karışıyor. Bu konuşma modeli grafiksel olarak aşağıda gösterilmiştir:
Hafızadaki kelimeler >>> Artikülatör eylem >>> Akustik sinyal
Konuşmayı duyduğumuzda aynı işlemin aktif olduğunu, ancak tersini yapan bir akustik sinyal kulaklarımıza çarptığına dair bazı kanıtlar var; Sinyali, ona yol açan artikülatör eylemler olarak yorumluyoruz ve bu yorumu akustik sinyalin kendisinden ziyade belleğimize erişmek için kullanıyoruz.
Şimdi ‘meet’ ve ‘Mott’ İngilizce sözcüklerini telaffuz ederken yaptığımız jimnastik düşünün. Her iki kelimede de, ağız boşluğunu dudaklarla kapatarak bir hareketle başlıyoruz ve dil ağzının sert boşluğun ön bölgesinde bir noktada ağız boşluğunu kapatarak bir hareketle sona eriyoruz. Bu iki eylem arasında dil gövdesinin bir eylemi vardır: Dil gövdesi ‘buluşmada’ yükseltilir ve ilerletilir, oysa kapatılmadan ‘Mott’ta indirilir ve geri çekilir. Bu nedenle, bu kelimelerin üretimi, üç ayrı artikülatör tarafından yapılan farklı eylemlerden oluşur. Ayrıca, eylemler belirtilen sıraya göre yapılmalıdır: Üç eylemin sırası tersine çevrilirse, farklı kelimeler üretilir, yani, takım, Tom (viz., team, tom). Bu tür gerçekler, söylediklerimizin ayrı seslerden veya fonemlerden oluştuğu hipotezini harekete geçirir.
Hafızadaki Kelimeler
Yukarıda belirtildiği gibi, kelimeler öğrenilir ve dilsel hafızamızda saklanır. Söylediğimiz kelimeler ayrı seslerden oluşuyorsa, bellekteki kelimelerin ayrı seslerin dizilerinden oluştuğunu varsayalım. Dilin bilimsel çalışması, bu varsayımı kuvvetle desteklemektedir, ancak kanıt ve tartışma burada verilemeyecek kadar karmaşıktır.
Bir kelimeyi söylerken, artikülatörlerimizin bir eylemler dizisi olarak bellekte depolanan ayrık ses dizisini gerçekleştiririz. Çünkü, diğer insan eylemlerinde olduğu gibi, konuşma da doğruluk konusundaki sınırlamalara maruz kaldığından, bir miktar kayma olacağı ve seslerin ayrıcalıklarının söylencede bir dereceye kadar tehlikeye gireceği beklenmektedir. Aslında, konuşmanın X-ışını hareketli görüntüleri, artikülatörlerin belirli bir ses üretme eylemlerinin tam olarak aynı anda başlayıp bitmediğini göstermektedir. Bununla birlikte, bu kayma, dinleyicinin, kelimeleri, yani bellekte onlara erişmek için kelimeleri belirleme yeteneğini etkilememektedir. Tabii ki, artikülatörlerin ataleti, konuşma sinyalinin bellekte temsil edildiği gibi kelimenin tam anlamıyla çeşitli yönlerini çoğaltmasındaki tek faktör değildir. Diğer faktörler hızlı konuşma hızı ve çeşitli hafıza kayıplarıdır.
Geğirme, esneme, öksürükler, bir mumun üflenmesinde çıkan ses ve diğer birçok sesin artikülatörlerin hareketleri tarafından üretilmesine rağmen, akustik olarak ayırt edilemeyecek olsalar bile ses dizileri olarak algılanmazlar. Kelime olmamakla birlikte, bu sesler hafızamızın kelimelerle ilgili olan kısmında saklanmaz. Yalnızca dilsel bellekte depolanan öğelerin fonemlerden oluştuğunu varsayarak, neden geğirme, esnemelerin, vb fonem dizileri olarak algılanmadığını açıklıyoruz.
Özetle, konuşma sesleri kelimelerin bileşenleridir ve kelimeler sadece konuşma dizileri olduğu için özeldir.